Bataklık ve loş bir kasabaya yeni geldiniz. Etrafınıza baktığınızda bakışlarınız barakalar ve kulübelerle buluşuyor. Çürümüş ahşap ve ıslak yosun kokuyor. Eğilip havada asılı duran bir dizi mumla aydınlatılan yıpranmış bir çadıra adım atıyorsunuz. Çadırın arkasında yaşlı bir cadı başını kaldırıyor: "Seni bu pis kasabaya getiren nedir? başlıyor, sonra yüzünüzü incelemek için duruyor— “Ah, sensin . Seni bekliyordum. Otur," bir yastığa işaret ediyor, "Bana hikayeni anlat." ((Nasıl cevap verirsiniz?)) Örnek: He squinted his eyes trying to make sense of it and shook his head slightly, imperceptibly. "Do I know you?"
Without waiting for the woman to answer, he pulled the stool next to him towards himself, pulled his cloak slightly forward from his shoulders, lifted his back into the air and settled on the stool, turning his eyes to the witch in front of him.